Nokia…
Nokia’nın geçmişi aslında on dokuzuncu yüzyıla kadar uzanıyor. Tabi o zamanlar şirket ağıt üreten ahşap fabrikalarıyla işe başlamıştı. Ancak firma, 20 yaşından büyük olan herkesin bildiği gibi ikonik 1110 veya 3310 modelleriyle bir şekilde avuçlarımızın içerisine girmeyi başarmıştı.
Nokia’nın cep telefonlarının ilk yıllarında telekomünikasyon pazarına liderlik ettiği, yüz milyonlarca cihaz satan ve on yıldan fazla bir süre boyunca tepede kalan bir dev olduğu sır değil. Ancak tüm bunlar 21. Yüzyılın başlarında hızla değişti. Nokia, yeni milenyumun ilk on yılından sonra kendini web 2.0 ortamına, iPhone’un ölümcül rekabetine ve Android’in hızlı gelişimine ayak uydurmak için mücadele ederken buldu. Bu mücadele çok geçmeden çakılan satışlara, ardından Microsoft’un satın alımına ve bir başarısızlık hikayesine dönüştü.
Ancak Nokia ve Microsoft için bu başarısızlıktaki ana sorun neydi? Bunun kısa cevabı şu; Kötü yönetim, kötü yazılımla buluştuğunda donanım ne kadar iyi olursa olsun sonuç her zaman hüsrandır.
Nokia pazarın sarsılmaz hakimiydi
Microsoft’un Nokia ile olan ilişkisi aslında 2013-2014’ün çok öncesine uzanıyor. Şu bir gerçek ki Nokia, cep telefonu gibi görünmese de mobil cihazlarda neredeyse her türlü şekli denedi ve bunları satışa çıkardı. Aslında ilk akıllı telefona yaklaşan ürünleri de 1996 tarihli Nokia 900 Communicator modeliydi. Bu model faks, e-posta, elektronik tablolar ve diğer bazı şeyleri yapabilen mini dizüstü bilgisayar görünümlü bir cihazdı. Bu cihaz ticari olarak başarılı olmadı ancak bir şeyi başardı: Microsoft’un dikkatini çekti.
Microsoft ise 90’larda Windows CE ile mobil cihazlara girmeye çalışmıştı ancak bu, büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Yüzyılın başında ise bu işletim sisteminin yerini Pocket PC platformu alacak ve sonrasında Windows Mobile olarak adlandırılacaktı. Microsoft, başta HTC gibi firmaları Windows Mobile platformunu benimsemeye ikna etmiş ve hatırı sayılı pazar payı elde etmişti.
Takvimler 2007 yılını gösterdiğinde Nokia, cep telefonu satışlarının yarısına hakimdi ve Windows Mobile kendi zirvesindeydi ancak işler bu noktadan sonra sadece düşecekti.
Nokia, mühendislik konusunda gerçekten inanılmaz bir firmaydı. Nokia 3310 gibi ürünlerin şarjı günlerce gidiyordu. Telefonlar son derece sağlam ve kullanımı kolaydı. Herkese hitap ediyorlardı. Bundaki başarı da aslında yapılan Ar-Ge harcamalarına dayanıyordu. 2000 yılında, bir Finlandiya şirketi olan Nokia’nın milli gelirdeki payı yüzde 3,6’ydı. Ülkedeki tüm Ar-Ge harcamalarının yarısını yapıyordu. Pek çok dev şirketin başına geldiği gibi Nokia’da zamanla tembelleşti. iPhone gibi kırılma anlarını göremedi ve tepki veremedi.
Üstelik Nokia, aşırı büyümeyle tek amacı sadece daha fazla para kazanmak olan bir şirkete dönüşmüştü. Ekipler ve bölümler arasındaki iç rekabet şiddetlenmişti.
Kurtarıcı olarak gelen kişi Nokia’yı öldürdü
Nokia’nın en güçlü olduğu dönemler CEO Jorma Ollila‘nın eseriydi. 1992’de göreve başlayan Ollila, koşullar zor olsa da Nokia’nın Ar-Ge çalışmalarını GSM’e yönlendirerek amansız büyümenin lokomotifi olmuştu. Ollila’nın yerine ise 2005’te Olli-Pekka Kallasvuo getirilmişti. Kallasvuo, bir hukuk ve finans insanıydı. Nokia’nın pazar payındaki hızlı düşüşü denetliyordu ve aslında açık kaynak kodlu Maemo gibi başarısız girişimleri de olmuştu.
Elop, açık sözlüydü ve sorunları biliyordu. Nokia’nın yazılımlarının yetersiz ve başının dertte olduğunu söylüyordu. Çalışanlara gönderdiği meşhur “Burning Platforms” mesajında şunları söylüyordu: “İlk iPhone 2007’de piyasaya çıktı ve bizim hala onların deneyimine yakın bir ürünümüz yok. Android iki yıl kadar önce sahneye çıktı ve bu hafta akıllı telefon hacminde liderliğimizi elimizden aldılar. İnanılır gibi değil.”
Elop tespitlerinde tamamıyla haklıydı. Sorunları gidermek için bulduğu çözüm ise Windows Phone‘du. Elop’a göre Symbian yerine Windows Phone’u kullanmak yazılım tarafındaki sorunlar çözecekti. Biliyoruz ki, bu işe yaramadı.
Yanlış bir karar
Elop liderliğinde Nokia ile Microsoft’un yakınlaşması devam etti ve 2014 yılında 7,2 milyar dolara yazılım devine satıldı. Microsoft ayrıca Nokia’nın patentleri üzerinde on yıllık bir lisans hakkı ve sonsuza kadar yenileme seçeneği elde etti.
Sonrasını az çok biliyoruz. Nokia, Finlandiya’daki ağ işlerini elinde tutmaya devam etti ve Siemens’in Nokia Siemens Networks ortak girişiminin yarısını satın aldı. Ardından bunu Nokia Networks olarak yeniden adlandırdı. Microsoft’a geçen Nokia tarafında ise işler çok zorlu görünüyordu.
2013 yılına kadar Nokia, Symbian temelli ve akıllı telefon karışımında yaklaşık 251 milyon telefon sattı. Windows Phone’ların Lumia 800 ile başlayan macerasında satışlar yalnızca 30 milyondu. Microsoft’un yeni ve şimdiki CEO’su Satya Nadella için bu kontrol edilmesi gereken bir durumdu ancak o göreve geldiğinde işlerin zaten iyi gitmediği netleşmişti.
Belki de Microsoft, Windows işletim sistemini tüm akıllı telefonlarında ücretsiz hale getirseydi işler daha farklı olabilirdi. Elbette bunu söylemek yapmaktan daha kolay. Ancak sadece düşünecek olursak, Windows Phone’un ücretsiz olarak benimsenmesi kesinlikle Android’e daha doğrudan bir rekabet getirebilirdi. Ancak bunlar olmadı.
Nokia, vergi indirimi oldu
En nihayetinde ise 2015 yılında Microsoft, Nokia satın alımının bir sonucu olarak 7,6 milyar dolar zarar yazdı. Bu, vergi indirimi anlamına geliyor elbette… Finlandiyalı Nokia ise 2015 yılında Avrupalı ağ devi Alcatel-Lucent’i satın aldı. Bu firma anlaşma gereği tabletlere odaklandı.
Bu yeni aşamada, tekrar Finlandiyalıların eline geçen Nokia, köklerinin bir kısmını geri kazanıyor gibi görünüyor ve artık pazarın orta-alt ucu için basit cihazlar üretiyor. Ancak, yeni nesiller için neredeyse bilinmez hale geldi.Nokia unutulmuş olsa da ortaya koyduğu ürünleri zirveden düşürmek çok zor. Tüm zamanların en çok saten mobil telefonları arasında ilk iki sırada Nokia 1100 ve 1110 bulunuyor. İlk 15 model arasında 7 Nokia, 7 Apple iPhone ve 1 Samsung cihazı var.
Kaynak: Donanimhaber – https://www.donanimhaber.com/on-yil-once-microsoft-nokia-yi-satin-aldi-neler-yasandi–176994