NASA, uzay teknolojisinin sınırlarını zorlamasıyla ve genellikle milyar dolarlık görevleri ilk denemede gerçekleştirmesiyle tanınıyor. Ancak bu yaklaşımın bir bedeli var ve burada sadece vergi mükelleflerinden gelen kaynaklardan bahsetmiyoruz. NASA’nın yeni bir fikri ilk kez ortaya atması ile yeni teknolojinin ilk gerçek ölçekli testi arasında uzun yıllar geçebiliyor.
Ancak, SpaceX ve Rocket Lab gibi yeni özel uzay şirketleri ve girişimler sayesinde bu eski uzay yaklaşımı oldukça hızlı bir şekilde değişiyor. NASA, federal bir kurum olarak siyasetle uğraşmak zorunda ve bütçesi büyük ölçüde ABD Kongresine bağlı. Ayrıca kamuoyundaki imajı da çok önemli ve her başarısızlık mevcut veya gelecekteki projeler için ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Özel şirketler ise çok daha büyük riskler alabiliyor. Örnek olarak SpaceX’e bakabiliriz. Milyarder Elon Musk’ın uzay şirketi, karşılığında değerli veriler elde etmek ve daha hızlı gelişme elde etmek için roketleri (veya milyonlarca doları) çöpe atabiliyor ve bu yaklaşım, NASA’nın asla düşünemeyeceği bir şey.
Daha önce NASA ile çalışmış olan Central Florida Üniversitesi’nden gezegen bilimci ve uzay teknolojisi uzmanı Dr. Phil Metzger, bu “deneyelim ve görelim” yaklaşımının en azından bazı durumlarda yetersiz olduğunun harika bir örneğini paylaştı.
Eğer SpaceX’in Falcon 9 roketinin uçuşunu izlediyseniz, yeniden giriş yakmalarını duymuş olabilirsiniz. Roket atmosferin daha yoğun kısmına girdiğinde Falcon 9, dokuz Merlin 1D motorundan üçünü çalıştırıp aracı yavaşlatırken, motorların dumanları da aslında bir ısı kalkanı görevi görüyor. Daha sonra roket motorları kapatıyor ve ardından karaya ya da okyanusta konuşlanmış otonom bir insansız hava aracına dikey iniş için son bir kez yeniden çalıştırıyor.
Dr. Metzger, SpaceX’in yeniden giriş yanığı olarak da bilinen süpersonik geri itiş araştırmaları üzerinde çalışan genç bir NASA mühendisi hakkında bir hikaye paylaştı. Paylaşılan hikaye, SpaceX’in bir uzay roketini başarılı bir şekilde nasıl indireceğini bulmaya çalıştığı ilk zamanlarda, yani 2013 ile 2015 yılları arasında gerçekleşen kısa bir sohbetten bahsediyor.
Genç mühendis, “NASA’da bunu incelemek için planlanmış büyük bir programımız vardı. Çok sayıda bilgisayar simülasyonuyla başlayacaktık. Daha sonra yüksek hızlı bir tren vagonuna bir itici takacak ve dumanı hareket yönüne doğru fırlatacaktık. Ardından da yüksek irtifa balonlarından roket bırakacaktık” diyor.
Bu açıklamadan net bir şekilde görüldüğü üzere, herhangi bir şekilde gerçek bir roket ile süpersonik geriye doğru itme girişiminde bulunmadan önce çok uzun bir süreç yürütülecekti. Dolayısıyla bunun aslında hiç gerçekleşmemesi şaşırtıcı değil, ancak bu araştırmanın gerçekleşmemesi, SpaceX’in çalışma biçiminden kaynaklanıyor: “Ama sonra Elon Musk gidip denedi ve işe yaradı! Bu yüzden NASA tüm programımızı iptal etti.”
Metzger’in de işaret ettiği üzere SpaceX’in roketi başarılı bir biçimde indirmesine bile gerek yoktu. Aracın yavaşlayıp güvenli bir şekilde atmosfere geri dönebilmesi bile süpersonik geri itiş fikrinin uygulanabilir olduğunu kanıtlamak için yeterliydi.
SpaceX, ilk Falcon 9’u Aralık 2015’te Cape Canaveral sahiline başarılı bir şekilde indirmeyi başardı. İlk başarılı insansız hava aracı inişi sadece birkaç ay sonra gerçekleşti. O zamandan beri SpaceX, bazıları başarısız olsa da çok sayıda roketi başarılı bir şekilde yeryüzüne geri indirdi ve bu da uzay uçuşlarının fiyatının önemli ölçüde düşmesini sağladı. NASA ise, çok daha önce düşündüğü bir fikri, uğraşmak zorunda olduğu formaliteler nedeniyle Musk’a kaptırmış oldu.
Kaynak: Chip – https://www.chip.com.tr/haber/spacex-nasanin-dev-projesini-nasil-cope-attirdi_161082.html